15 Nisan 2010 Perşembe

Bay B.

En zoru anlatmaya başlamaktan korkuyorum itiraf etmek gerekirse.En zor ve yıkıcı çünkü kendi içinde anlamı olsa da anlamsız, sevgi veya şehvetten köken almayan sadece çok da sağlıklı düşünmeyen bir mantığın ürünü Bay B.

A.'dan ayrıldıktan sonra ıssızlaşmıştım.Aynı sınıftan iki farklı erkekle birlikte olmam dışlanma ve yaftalanmayı kaçınılmaz kılmıştı.İnsanlardan, okuldan, ailemden, bu ülkeden ve hatta kendimden kaçıp kurtulmak isteğim doruklardaydı.Herşeyi geride bırakıp tertemiz bir sayfa açma isteği, halbuki şu anki ruhsal dağılmışlığımla kıyasladığımda henüz çok saf ve temiz olduğum günlerdi...

Bay B. daha önce babamın işyerinde çalışmış.Yaşı 25 ama çok zeki.İşyerinde bir süre çalışıp Kanada'ya gidiyor orada çalışmaya başlıyor.Dindar hatta şimdilerde çok konuşulan bir cemaate mensup.Daha önce de bu cemaatin Rusya'daki okullarında çalışmış.Sanırım cemaatten biraz dışlanmıştı yoksa kendi başına Kanada'ya gitmezdi...

Babamla arada mailleşiyorlarmış, kendisi bir mailinde evlenmek istediğini, yurt dışında yanlız olmanın çok zor olduğunu vs. anlatmış.Babam annemle konuşurken bunu duyuyorum, kafama koyuveriyorum.Hiç tanımadığım, görmediğim bir adam.Ama işin sonunda Kanada var ya herşeyi göze almışım.

Babama söylemeye cesaretim yok, anneme söylüyorum, anne ben evlenirim o adamla diyorum.Annemin ilk ve doğal tepkisi 'saçmalama!' demek oluyor.Çok da haklı ama annem karşı çıkınca ben daha da diretiyorum.Böylece bu saçma kararımı adım adım, inatla tüm aileme kabul ettiriyorum.Bay B. bir ay sonra İstanbul'a geldiğinde babam bizi tanıştırıyor.B.'nin konuşması uzun yıllar yurt dışında kaldığı için çok bozuk.Hiç yakışıklı değil.Hayallerimde olabilecek son erkek ama nasıl bir ruh haliyse evlenmek ve Kanada'ya gitmek için kendime bile direniyorum.

Bir süre -bir ay kadar- B. ile gezip tozuyoruz.O kadar saçma hal ve hareketleri varki şimdi anlatmak çok ağır geliyor, hatta hatırlamak bile istemiyorum.Ben de bir o kadar saçmalıyorum o zaman , göz göre göre kendimi uçuruma sürüklüyorum.Kaçmak arzumun bedeli çok ağır olacak...

Lafı fazla uzatmayacağım.Kendimi üzmek istemiyorum.Biz B. ile tanışmamızdan iki ay sonra evleniyoruz.Düğün yok, davetli yok.Amacımız evlenip Kanada'ya gitmek için prosedürleri başlatmak.Ev bile tutmuyoruz çünkü gideceğimizi düşünüyoruz.Kanada konsolosluğuna başvuru yapıyoruz.Başvuru esnasında B.'nin bana ve aileme yalan söylediği, Kanada'ya Rusya üzerinden turist vizesi ile gittiği, orada çalışma-oturma izni olmadan kaçak çalıştığı ortaya çıkıyor.Çalıştığı firmadan özel çağrı mektupları vs. sunduğu halde Kanada bir defa yalan bildirimde bulunduğu için kesinlikle vize vermiyor.B. agresifleşiyor.Hem yalanları ortaya çıktığı hem de Türkiye'de kaldığı için.Ben inanılmaz hayal kırıklığına uğruyorum.

Birkaç hafta içinde B. Türkiye'de iş buluyor.Ataköy'de bir ev tutuyoruz.Böylece pratik olarak da evlilik hayatımız başlıyor. Cinsel hayatımız berbat, daha çok tecavüzü andıran birleşmeler.İstemediğim zaman saldırma ve hakaret.Sürekli zekamı aşağılama.Okuduğum okulu, mesleğimi küçümseme.Eve ondan geç geldiğimde tabakları kırarak korkutma.Bunalıma giriyorum.Okula gitmek isteğim yok, sokağa bile çıkmak istemiyorum.

Bu kötü ortamda hamile kalıyorum.Bir kez daha yıkılıyorum.Çocuk bekleyen ailelerin yaşadığı türden bir sevinç yaşamıyoruz.İçimde ona ait genler taşıdığını bildiğim bir canlının büyümesinden korkuyorum.Sürekli kavga ediyoruz, kusuyorum ve gittikçe zayıflıyorum.

B.'nin psikolojisi o kadar bozukki her kavgadan ve saldırışından sonra ağlayıp kendini öldürmek istediğini söylüyor.Hem kendi canımdan endişe ediyorum, hem de B. intihar ederse nasıl davranırım diye korkuyorum.

Bu cehennem döngüsünde, bir gece yine anlamsız bir kavgada bağırıp çağırdıktan sonra beni kapıya koyuyor.Gece yarısı, yarı çıplak apartman boşluğunda ağlıyorum.Buna daha fazla devam etmemem gerektiğine kesinkes kanaat getiriyorum.Bir saate yakın cezalandırıldıktan sonra eve alınıyorum.Ertesi gün annemlere dönüyorum.Annemler yaşadıklarımdan çok azını biliyor çünkü sen istedin evlendin, biz sana yapmamanı söylemiştik demelerinden çekiniyorum.Ama artık bıçak kemiğe dayanmış, dünya üzerinde en güvenli yere, aileme sığınıyorum.

B. benim gidişimle çıldırıyor.Arayıp özür diliyor sürekli.Gelmeyeceğimi tamamen anladıktan sonra ise intihar edeceğini söyleyip tehdit etmeye başlıyor.Birkaç gün sonra telefonuma mesaj atıyor; hakkını helal et, beni affet... Babam hemen yaşadığımız eve gidiyor, hem kontrol etmek hem de eğer bir sorun yoksa bu tür mesajlara son vermesi, en kısa zamanda boşanmamızı konuşmak için.

Babam eve vardığında B.'nin hastaneye kaldırıldığını, ilaç içerek intihara kalkıştığını, son anda apartman kapısını açıp bayıldığını, bunun üzerine kapıcının ambulans çağırdığını öğreniyor.

Kürtaj oluyorum...

B.'nin toparlanma sürecinde hiç görüşmüyoruz, hiç bir iletişimiz yok.Babam boşanma konuşması için iyileşmesini bekliyor.Bir akşam B. elinde çiçeklerle bize geliyor.Ailemden ve benden özür diliyor, psikiyatriste gitmeye başladığını vs. anlatıyor.Artık herşeyin düzeleceğine beni ikna ediyor.Yeni bir ev tutuyoruz, B. yeni bir işe giriyor.

Düzelme iki üç hafta sürüyor.Sonra yine delilik galebe çalıyor.Bu defa daha şiddetli, daha korkutucu bir hayat.Yine gitmeye kalkışıyorum, gönlümü almak için aynı günün akşamı araba alıyor bana.Bir hafta sonra İrlanda konsolosluğuna gitmesi gerekiyor B. arabayı sen kullan diyor.Ben ehliyetim yeni, yoğun trafiğe giremem diyorum.Korkunç bir saldırıya uğruyorum.Ütü fırlatıyor bana, kullanacaksın arabayı diye tekme, yumruk vurmaya başlıyor.Kapıyı açıyorum can havliyle, polis çağırın diye bağırmaya başlıyorum.İnsanlar kapıya, cama çıkınca B. duruyor.O anda elimde arabanın anahtarı arabaya koşup çalıştırıyorum, kapıyı da kitliyorum.B. bu harekete çok daha kızmış olacakki arabanın kaputuna çıkıp bir taşla camı kırıyor ben kaçmaya çalışırken..Ama kaçıyorum bu sefer dönüşü olmamak üzere.

Bay B.'yi analiz etmek istemiyorum.Zaten hayatımın bu 6 aylık dönemini düşünürken zihnimin çoğu şeyi sildiğini farkettim.Sanırım çok acı veren anılar savunma amaçlı silinmişti.

 Ama B.'nin hayatıma verdiği zarar geri dönüşümsüz oldu.Artık dul bir kadındım.Okulda devamsızlıktan kalmıştım.Annemlerin gözünde geri zekalının tekiydim.Toplum için merak uyandıran acınacak biriydim.Yanlıştım.Kötüydüm.Beceriksizdim.

Tutunacak bir dal aramaya başladım.Bu, yine kötü günlerin başlamasına sebep olacaktı ama en kötü günler artık geride kalmıştı...

13 Nisan 2010 Salı

Bay A.

Herkes bilir, üniversitenin ikinci yılı artık sınıftaki gruplaşmalar oluşmuş ve  istekli bütün kızlar ve erkekler kendilerine sevgili bulmuş olur.En azından ben öyle hissetmiş olacağım ki kendimi feci yalnız hissetmiştim.Üstelik yurt değiştirmiş, yeni oda arkadaşlarına da uyum sağlamaya çalışıyordum.Yeni yurt kampüse çok yakın olduğu için okulda dersler bitince bahçede veya kantinde takılma imkanım oluyordu.

Bay A. bu dönemde dikkatimi çekti.Uzun boylu, zayıf, gözlüklü bir çocuk, benimle aynı sınıfta fakat muhabbetimiz hiç yok.Saz çalıyor, Alevi kökenli, elinde sürekli kitaplar.Ç.'den sonra aradığım entel ve isyankar erkeği O'nda görmüştüm sanırım, böylece bir müddet platonik olarak A.'yı gözlemlemeye başladım.O'nun bu duygularımdan haberi yoktu.Grubuna yanaşmaya, konuşmaya çalışıyordum ama benimle fazla muhabbet kurmaya hevesli gözükmüyordu! Günler geçtikçe bir çeşit saplantı oluştu, belki de aşktı.

Sonunda bir akşam okul çıkışı yanına gidip O'na biraz vaktin varsa konuşalım mı dedim.O da doğal olarak tamam dedi, ben senden çok hoşlanıyorum, sadece bunu söylemek istedim deyip uzaklaştım.Şimdi düşününce hayret ediyorum nasıl böyle birşey yapabilmişim!! Ama konuştuktan sonra bütün gece gözüme uyku girmemişti utançtan..

Herneyse.O konuşmadan sonra A. bana yakınlaşmaya başladı, birlikte yemekhaneye gidiyor, arasıra kantinde konuşuyorduk.Birgün bana beni sevmediğini veya aşık olmadığını fakat belki o konuşmanın etkisiyle kaçınılmaz şekilde ilgisinin arttığını söyledi.Acayip bozulmuştum.Yine de A.'ya belli etmedim, benim için fark etmez, ben seninle beklentim olduğu için konuşmamıştım filan dedim.Sanırım A. çok dürüst şekilde fazlaca sevmese de eli yüzü düzgün bir kadına ilgisiz kalamadığını anlatmaya çalışmıştı.Muhtemelen ben de aşktan çok seksüel bir arayış içinde olduğum için A.'dan vazgeçmemiştim.

İkinci dönem A. yurttan ayrıldı ve arkadaşlarıyla bir ev kiraladı.Sevgililik dönemimizde bu sıralar başladı, ne tesadüf! A.'nın evine ilk gidişimi, ilk öpüşmemizi ve ilk sevişmemizi çok net hatırlıyorum.Özgürlük ve seks muhteşem ikiliydi, evden çıkıp sokaklarda yürürken sanki yeniden doğmuş gibi hissediyordum.Hayat çok güzeldi.Ve A.'yla ilişkimiz ve sevişmelerimiz dolu dizgin devam etti.Ben gerçek anlamda vücudumu ilk defa keşfediyordum, hazzı, erkeği ilk defa tanıyordum.

Herşey toz pembe değildi.A.'nın beni sevmediğini söylediği o konuşmayı unutmamıştım.Bu nedenle sürekli O'nu bunaltıyordum.Artık aşık mısın, şimdi seviyor musun beni diye...Ve aşırı kıskançlık içindeydim.Ama bu şüpheler beni sevişmekten asla alıkoymuyordu.Önce O'nu bu duygusal krizlerimle bunaltıyor, ardından bedensel hazlarla rahatlatıyordum.Kadınlık kurallarını öğrenmeye başlamıştım ve bu çok hoşuma gidiyordu.Fazla sorgulamadan her ikimiz de kadınsal kurnazlıklarımla oluşturduğum bu aşk ve şehvet döngüsüne kendimizi kaptırdık.

Ama hayatın gerçekleriyle şehvet ve aşkın gerçekleri çok nadir  uyum sağlar.Maalesef bizim hayatımızın, inançlarımızın, kökenlerimizin ne kadar farklı olduğu günler geçtikçe açığa çıkmaya başlamıştı.Gözü kara daldığım bu sevda geleceği olmayışıyla içimi burkmaya başlamıştı.Artık sevişmelerden sonra buruk bir haz kalmaya başlamıştı içimde çünkü biliyordum farklıydık.

A. Alevi olmasına rağmen Tanrı'ya inanmıyordu.Evet ben belki kötü bir çocuktum, yasaklarına riayet etmesem de Allah'a inanıyordum.İkimiz doğu ve batı gibiydik.Ben ne kadar duygusalsam O o kadar mantıklıydı.Ve sürekli tartışmaya ve birbirimizi ikna etmeye çalışmaya başladık.Belki hayatımda en fazla din ve felsefe kitabını o dönem okudum.Amacım bir şey öğrenmekten çok O'nu ikna etmekti sanırım.

Aramızdaki görüş farklılıklarına rağmen yaz tatili geldiğinde hala sevgiliydik.Yazın sahilde buluşmak, O'nu görmek benim için hala değerliydi.O da benden kopamıyordu.Uzatmaları oynuyorduk ama ikimizin de oyunu bitirmeye cesaretimiz yoktu henüz.

Ağustos ayında deprem oldu. İzmit depremi... Evi deprem bölgesine çok yakındı ve O'nun için çok endişelenmiştim.Neyseki bir sorun yoktu, ne O'nda ne ailesinde...Ama deprem sonrası içimde önünü alamadığım bir ölüm korkusu kalmıştı.Yaşadıklarım için kendimi suçlu ve günahkar buluyordum.A. ile olan ilişkimin de bir günah olduğunu sıklıkla düşünmeye başlamıştım.Yazın geri kalanı bu şekilde geçti ve okul başladı.

Şehvetten çabuk kopamaz insan.A.'yı arzuluyordum.Belki kendimce yasak ve günah olduğu için daha da cazip geliyordu O'nunla sevişmek.İlişkimiz sevişmeler, fikir ayrılıkları ve bendeki ölüm korkusuyla devam ediyordu.

A. ile son haftalarımızda bir konuşma yaptığımı hatırlıyorum.Geleceğimizle ilgili.Ne olacağız diye sormuştum.O ilk zamanların aksine beni sevdiğini ama ne olacağını kendisinin de bilmediğini, bunları düşünmek için çok erken olduğunu söylemişti.Benim gibi sabırsız ve kafasının içinde ölüm saatiyle boğuşan birinin duymak istediği türden bir yanıt değildi.Fakat doğruydu.Çok erkendi ama ben bekleyemezdim.Bir şeylere geç kalıyorum hissi yine eteklerimde çalmaya başlamıştı.

Sanırım bu konuşmamızdan birkaç hafta sonra A. ile ayrılık konuşmamı yaptım.Mantıklı A. çok üzgündü ve ağlıyordu.Sevdiği erkek tarafından önceleri beklediği sevgi ve aşkı alamayan tüm kadınların duyacağı türden gizli bir haz duydum O'nun gözyaşları ve sevgisini itirafında.Ama bu sefer ben kararlıydım.Ağlaya ağlaya ayrıldık karanlık sokakta.

A.'yı aynı sınıfta olduğumuz için görmeye devam ettim.Ama sonra hemen hemen hiç konuşmadık.Bana kırılmış mıydı bunu bilemedim.Muhtemelen O'ndan ayrılmamdan çok daha sonra yaşadıklarım yaptıklarım O'nu gücendirmiş olmalı.

Bunca yıl sonra kendimi dinleyince A.'ya sırılsıklam aşık olduğumu anlıyorum.Ama aşk ve şehvet hayatın gerçekleriyle uyuşmamıştı.Ve gerçekler çok acıydı...

12 Nisan 2010 Pazartesi

Üniversite başlıyor Bay Ç. ile

Hiç ders çalışılmayan lise yılları.Öğretmenler ve aile ile tartışmaların, arızaların büyüdüğü lise son sınıf.Vasat bir sonuç alınan ÖYS  ve puanın yettiği bir fakülteye giriş.

Okula başladığımda umut doluydum.Okuduğum bölümü ve bunun kazandıracağı mesleğimi sevecektim.Ve en önemlisi belki de herşeyden önemlisi hayatımın aşkını bulacaktım.Derslerle beraber ortamdaki -özellikle aynı sınıfta okuduğumuz- erkeklerle yakınlaşmalar başlamıştı.Sınıfta bana ilgi duyan pek çok kişi vardı ama hepimiz 18 yaşının getirdiği çekingenlik içindeydik.Hoşlandıklarına emin olduğum arkadaşlarım bir türlü açılamıyorlardı bana ve ben sabırsızlanmaya başlamıştım.Sanki birşeylere geç kalıyormuşum hissi yoğunlaşmıştı.Oysa daha 18 yaşındaydım!

Ve nihayet birkaç ay sonra laboratuvar dersinde aynı gruba düştüğümüz Bay Ç. duygularını gerçeğe çevirmeyi başarmıştı.Bir ders çıkışı otobüs durağına doğru yürürken elimi tuttu ve hikaye öylece başladı.

Okulun ilk yılı benim için umutlarla doluydu ama zordu.Bir yandan aileden uzakta kaldığım yere alışmaya çalışıyordum.Bir yandan ilk ciddi ilişkimin mutluluğunu ve çelişkilerini yaşıyordum.Ve zor derslere alışmaya çalışıyordum.

Bay Ç. sarışın, mavi gözlü, kısa boylu, temiz yüzlü bir çocuktu.Ailesi çok zengindi.Fazla yakışıklı veya karizmatik olduğu söylenemezdi.El sanatları ve resime çok yeteneği vardı.Aynı zamanda bilimsel merakları çoktu.(Nitekim şu anda akademik kariyer yapıyor..)
Onunla olan anılarım kopuk kopuk.Mesela kampüsün yakınındaki Mc Donald's'da saatlerce oturup el ele tutuştuğumuzu hatırlıyorum.Bir süre sonra aramızdaki cinsel elektrik artmıştı.Okulda kuytu köşelerde, cafelerin tenha olduğu zamanlarda vücutlarımıza dokunarak keşfetmeye başlamıştık.Bu cinsel heyecan zamanla öyle bir hal almıştıki sanırım ilişkimizin yegane ayakta tutucu faktörü oldu.Biz yalnızken dersler hariç ne bir konu hakkında konuşuyorduk ne ben Bay Ç.'yi çok beğeniyordum ama belki de hiç cinselliği tatmamışlığın verdiği heyecandan sanki evliymişiz gibi birbirimizi sahiplenmiştik.Ç.'nin annesi ve babası boşanmıştı, Ç. annesinin yanındaydı.Ailesi zengindi, Ç.'nin birçok açıdan imkanları çok iyiydi fakat çok geçmeden  annesi aşırı sahiplenici karakteri ilişkimize sekte vurmaya başladı.Sanırım kadın Ç.'nin bana olan düşkünlüğünü kıskanıyor veya bundan endişeleniyordu.

Çok geçmeden beni oturdukları lüks semtteki lüks bir lokantada yemeğe davet etti.Ç. , kız kardeşi, annesi ve ben hep birlikte yemek yiyecektik.Ve tanışmış olacaktık.O günü hiç unutamam.Bir gece önce bütün soğuğa ve imkansızlıklara rağmen banyo yapmış, saçlarımı bigudi ile sarmıştım.Kendimce en güzel kıyafetimi giydim ama sürekli giymediğim birşey olduğu için tüm gün ve gece kendimi eğreti hissedip durdum.

Anne ile izlenimim çok net değil ama kaba ve insana yukarıdan bakan bir tavır hissettiğimi anımsıyorum.Yemek boyunca her zamanki çekingenliğimle sessiz kalmıştım.Yemek bitince kız kardeşi, Ç. ve ben bir kafeye gidip biraz daha oturmak istedik.Annesi geri döndü.Ama kadın nedense 15 dakika bile geçmeden yanımıza gelip ben seni bırakayım çok geç kalma dedi.Ç. ve annesi beni arabayla kaldığım yere bıraktı.

Bu olay Ç.'nin pasif karakterini bir mihenk taşı gibi iyiden iyiye açığa çıkardı.Anladımki Ç. hayatı boyunca annesine karşı gelemeyecek bir yapıya sahipti.Evet iyi niyetliydi, evet zengindi ama içimdeki isyankar ruh bu pasifliği sevmemişti.Ç.'ye olan ilgim havası kaçan bir balon gibi yavaş yavaş sönmeye başladı.Bahar dönemi biterken ilişkimiz de bitti.

Ç. ile ilişkimiz nasıl bitmişti, tam olarak O'na ne söylemiştim, ne konuşmuştuk hatırlayamıyorum bir türlü.Üzüldüğümü hatırlamıyorum.Daha çok bir rahatlama ve yeni ilişkilere açılabilmenin mutluluğu içindeydim.Sanırım Ç. üzgündü.Ama bir daha aynı sınıfta olmamıza rağmen konuşmadık.

Ç.'yi hala sevgiyle, gülümseyerek hatırlarım.Hayallerimin erkeği değildi ve ilişkimiz birçok açıdan tatmin edici değildi ama benim için ilk olan birçok deneyimi Onunla yaşadım.Birlikte olduğumuz sürece pasifliği dışında beni üzecek herhangi bir davranışı da asla olmamıştı.Üstelik benim aşırı kıskanç hareketlerime tahammül bile gösteriyordu.

Facebook sağ olsun Ç'nin nerede olduğunu, ne yaptığını biliyorum.Hala bekar.Umarım hayat O'na iyi niyet ve efendiliğiyle sonuna kadar hak ettiği güzel bir eş verir...

11 Nisan 2010 Pazar

Bay S.'nin sonuçları

Hayatta yaşanılan herşey bir sebep sonuç ilişkisi doğurur.Bir şey yaşanılır çünkü daha önce bir sebebi vardır.Domino etkisi hayatın en temel kuralıdır.Doğduğumuz anda taşlar büyük bir süratle düşmeye başlar...

Bay S. ile ilişkim ne duygusal olarak büyük bir yer tutmuştu ne de zaman olarak uzun süre sürmüştü ama o yaşanılanlar özellikle ailemle olup bitenler hayatımda bir dönüm noktası oldu.O sene ortaokulu karma bir okulda bitirdikten sonra babamın ve annemin arzusuyla özel bir kız lisesine başladım.
İnsanlara güvenim müthiş zedelenmişti.Telefonumu başka birine vermesi, o verdiği kişinin de sapıklık yapması, annemlerin aşırı tepkileri kişiliğimde müthiş bir güvensizlik yarattı.Gidip arkadaşımdan hoşlandığını söylemesi ise kendimi çirkin ve işe yaramaz sanmama yol açtı.Neredeyse tüm lise yıllarımda başka bir erkekle yakınlaşamadığım için lise yıllarım bu huzursuz duygularla geçti.İnsanlardan koptum, kendime hayallerden bir sığınak kurdum.
Bütün hayallerim üniversiteyi kazanıp orada hayatımın aşkını bulmak üzerineydi.Queen (Freddie Mercury) dinler, sürekli hayal kurar, hiç ders çalışmazdım :)

Bay S. ile ara ara sokakta karşılaştık ama ne konuştuk hatta göz göze bile gelmedik.Sonra S. ortadan kayboldu, benim üniversite yıllarım başladı, biz de o siteden taşındık.
Kendisini yıllar sonra bir cafede gördüm.Yanında bir kadın (muhtemelen karısı) vardı, benim yanımda da o zamanlar çok aşık olduğum sevgilim.İşte o gün son bir defa göz göze geldik...Beni tanımıştı, yüzünden belli belirsiz utanç ve sıkıntı bulutu geçti, veyahut bana öyle geldi...

Bay S.

Ortaokul son sınıftaydım.Oturduğumuz sitede çok fazla apartman vardı ve bu da çok fazla neredeyse aynı yaş grubundan arkadaşlık olanağı sağlıyordu.Ne varki çok çekingen bir çocuktum.Çocukluk ve genç kızlık arasına sıkışmış, kendini feci şekilde çirkin hisseden bir kız.Annemlerle ilişkilerim gitgide kötüleşiyordu.Evde iletişim kurabileceğim kimse kalmamış...O yaz en yakın apartmanlardaki 4-5 kız bir grup gibi olmuştuk.Hepimiz birbirimize özeniyor, birimiz ne giyerse onu giyiyor, ne dinliyorsa hemen onu dinliyorduk.Özentiydik kaçınılmaz olarak.Metallica Nothing Else Matters yeni patlamıştı.Biz kızlar olarak sıkı Metallica, Megadeth, Guns 'n Roses hayranlarıydık.

Kız grubu içinde de kendimi en çirkin hissetmekten alamıyordum.(Oysa şimdi o yıllarda çekilen fotoğraflara baktığımda farkediyorum, hemen hemen en güzel kız benmişim!) Biz kızlar nasıl bir grupsak benzer şekilde 4-5 kişilik erkeklerden oluşan gruplar da var civarda ve tüm gençlerin buluşma noktası basketbol sahası.Tabi biz de öğlen güneşi çekilip ikindi serinliği hafif hafif kendini gösterince kendimizce en moda t-shirt ve kot pantolonlarımızı ve converse ayakkabılarımızı ve yılan şeklinde küpelerimizi takıp basket sahası yanındaki banklara çıkıyoruz.

Erkeklerle okul dışında ilk diyaloglar.Müthiş bir zevk çünkü bizden birkaç yaş büyük erkekleri sanki ilahmış gibi görüyorduk.Onların sigara içişi, basket oynadıktan sonra terleyen t-shirt'lerini sıyırışları, yeniyetme isyankar halleri bizler için ilk uyanışlardı.

Bay S. o zamanlar kendi çapında bir rock grubunda bateri çalıyordu.Ellerinde bagetleriyle çıkıp gelmesi (konuşurken de bagetleri parmaklarının arasında çevirmesi), yaz sıcağında giydiği kalın siyah botları, uzunca boyu, kıvırcık saçları, iri kahverengi gözleriyle dikkatimi çekmişti.Ama yakınlaşmamız tam olarak nasıl başladı onu tam olarak hatırlamıyorum.Muhtemelen benim kendisine olan hayranlığımı hissetmişti.Bir kaç ay sonra okullar açıldıktan sonra iyiden iyiye yakınlaşmış olacağız ki sahilde gizli buluştuğumuzu, kumsalda sandalların orada denizi izlerken elini sırtıma attığını, apartmanların kuytu köşelerinde oturduğumuzu hatırlıyorum.Ama öpüşme veya ötesi yok.Bir defa da evlerine gidiyorum ama ablası da evde öylece oturuyoruz.O günlerden içimde kalanlar aşk veya sevgiden ziyade yoğun bir heyecan.Ama heyecanın sebebi Bay S. 'den çok annemin, babamın veya komşuların bu yakınlığı göreceği, hissedeceği korkusu.Yine de gözüm kara, ev telefonumu veriyorum S.'ye.

Annemler teyzemlerde kalmaya gidiyorlar, kardeşim ve ben evde yalnızız o gece.S.'ye söylüyorum evde yalnız olduğumu o gün telefonda, gece 12.00'de kapı çalınıyor Bay S. geliyor.Ve ben otomatiğe basıyorum ama gece belirli bir saatten sonra güvenlik amacıyla dış kapı kilitlenmiş kapıcı tarafından içeriye gelemiyor.Bu arada kapıcılar Bay S.'yi görüyor.İlk utanç, ilk ayıplanma, ilk toplum korkusu, sevgilinin seni sevmeyeceğine duyulan ilk korku...

Sanırım kapıcı annemlere birşey söylemiyor ama beni her görüşünde ayıplayan bakışlarını hissediyorum üzerimde.Oysa bir suçum yok.Annemin öğrenmesi daha sonra kuytusunda oturduğumuz apartmandaki bir arkadaşının söylemesiyle oluyor.Felaket bir tepkiyle karşılaşıyorum.Sorgulama, ayıplama, ailemi kötü bir duruma soktuğum suçlaması, bağırma ve tehdit...Kendimi odama kapıyorum ama felaket bitmiyor.Bay S.'nin erkek grubunda bana gıcık bir çocuk var, neden bu kadar gıcık onu bilmiyorum ama ev telefonundan sapıklık yapıyor.Bay S. ile benim birlikte olduğumu kaba bir dille söylüyor anneme..Bunu yapan çocuk da benden büyük değil ama kötü işte ta o yaşta kötü..Annem iyice baskı kuruyor.Sürekli ayıplanıyorum.Annemin suratı sürekli asık.

Birgün dışarıdan geliyorum, annemin gözetiminde kızlarla oturduktan sonra.Babam da evde.Feci bir dayak yiyorum babamdan.Annem anlatmış belli ki babama...

Bay S. ile ilişkimiz böylece kopuyor.Annemin tepkileri ve S.'nin ev telefonumu sapık arkadaşına vermesi sonumuz oluyor.Ama o mıntıkanın çocuklarıyız, birbirimizi sürekli görüyoruz, nedense konuşmuyoruz.Bay S. asıl darbesini bu olaylardan bir yıl sonra bizim kız grubundan bir başka kıza çıkma teklif ederek vuruyor.

Çok üzülüyorum...

Nasıl?

Hikayeme nereden başlayacağımı düşünüyorum.Herhalde en eskiden başlamak en doğrusu.Bir bakıma kronolojik bir sıra.Anlatacaklarımın tümü gerçek olduğu için bahsedeceğim kişilerin isimlerini vermeyeceğim.Bu şekilde kişileri deşifre etmemek kaygısından çok onlara bunca yıldan sonra yeniden çok canlı bir hale getirmemeyi amaçlıyorum .Ne de olsa isim duyguların ilk ele geçirdiği şeydir.

Geçmişi hatırlamak bana iyi gelecek mi, yoksa daha feci bir buhrana mı sürükleyecek? Sanki öyle bir noktadayım ki içimdeki sıkıntı ne yaparsam yapayım daha artamaz gibi geliyor...

Aniden

Zihnim hiç durmuyor, sürekli flashback'lerle geçmişe dönüp bakıyor.Ben o anda her ne yapıyorsam, işi gücü bırakıp geçmişin muhasebesine başlıyorum.

İşin içinden çıkamadığımı hissetmeye başladım çünkü geçmişte çok fazla şey oldu.Çok fazla erkek.Herhangi birine anlatsam anlayamayacağı ve yargılayacağı çok şey yaşadım.Bu nedenle herkese anlatmaya karar verdim.(Ama bu blog Melissa P. tarzı yaşanmışlıkların anlatılacağı bir yer değil.)

Az ya da çok, kısa veya uzun bir şekilde ilişki kurduğum tüm erkeklere değer verdim.Bu değeri belki onlara gösteremedim, hatta belki kendime bile itiraf edemedim.İşte bu blog bir iç dökme, arınma arzusundan doğdu.Aniden...